İstanbul Dünya Ticaret Merkezi’ nde ki görevim gereği firmalara Futurallia ve WT Club tanıtımları yapıyorum. Bu bağlamda İstanbul Fuar Merkezi’ nde 9. hol önünde standımızda tanıtım yapıyordum. 11. Hole bir dolaşma maksatlı yol aldım. Döndüğümde standda arkadaşımın başında bir kaç kişi vardı ve birisi de yaşlı bir amcaydı. Yaşlı amca birşey anlatıyor bizim arkadaşda diğer kişilerden fırsat buldukça dinliyordu. Bende yaşlıların dediklerinin en azından (EN AZ) kendisine saygımız gereği dinlenilmesi taraftarıyımdır. Ahmet Amca, gençlerde gördüğü sıkıntıları anlatmaya ve hayatın ( kendi edindiği tecrübelerle ) önemli taşlarını bize anlatmaya başladı. Önce dedi Merak sonra Heves dedi. Merakı da daha iyi açıklayamazdı Çünkü, kaç yaşında bir dededen bahsediyoruz Kadıköy Suadiye’ den Tren -> Metrobüs -> Metro ve 15 dk yürüyerek Avrasya Motor Fuarını görmeye gelmiş. Katalogları topluyor ve gördüğü teknolojik ilerlemeye şaşırıyor. “Biz, bisiklete binemedik. Bizim zamanımızda çok lüks bir araçtı. Arabalar çıktığında Anadol alacaktım vazgeçtim. Sonra, bizim oğlan aldı öyle binmek nasip oldu.” dedi. Türkiye’ de kaç insan vardır böyle.. Ayda 200 – 300 sayfa kitap okuyan ve merak ettiği fualara mesafe tanımaksızın tek başına giden… Oturup düşünüyor insan diyorum ki biz eve yarım saat erken gelip ayağımızı uzatmak için çabalarken insanlar nelere kalkışıyor. Ahmet Amca birde Atatürk hayranı, yaptıı icraatleri anlatıyor. Diyor, ben Sümer Bank sayesinde iş buldum ve orada bebeği oaln bayanlar bebeklerini firmanın kreşine bırakır günde 4-5 kez emzirmeye giderdi, Atatürk’ ün yaptıkları unutturulmaya çalışılıyor diyor. Türkiye’ de ki gelişmeleri ve özel sektörün önemine de değiniyor tabi bunu gayet normal bir şekilde anlatıyor. Biz kendi iç dünyamızda kendi kahramanlarımızla yaşıyoruz, dış dünyayı iyi analiz etmeli ve okumamız gerektiğini farkedemiyoruz, insanların hatası her yönde olabilir, her alanda olabilir. Önemli olan başarıda ki sırları yakalayabilmek. İdeolojine, yapına uymuyor diye tamamıyla silmek değil. Hele ki hakaret ederek kendini rahatlatmak hiç değil. O gün akşam iş çıkışı yolda giderken Ahmet Amca’ yı gördük, hep beraber metroya bindik. Zeytinburnu, Zincirlikuyu aktarmaları yapacakken biz onu Şirinevler, Edirnekapı aktarması yapmasını önerdik, Zincirlikuyu kargaşasından kurtulduğu için teşekkür etti ve bilgilerini aktarmaya devam etti. Şuan okuduğu kitabı anlattı biraz Yahudiler ile ilgili dünyaya çektikleri onca zulüm sonrası nasıl dağıldıklarını vs. Osmanlı’ nın onları İspanya’ dan kurtardığını ekledi ve Yunanistan’ da yaşadığı için çocukluğunu 2. Dünya savaşını ve Nazilerin yaptıklarını da anlatımlarına ekledi. Bir mahalle dolusu Yahudinin trenlerle bindirilip (bağırma ve çığlıklarla), gönderildiğini söylüyor. Almanlar onları nereye götürmüştür acaba… Kendisinde bir de ahşap tutkunluğu var. Carrefour, Bauhaus gibi mağazalardan düşeş bulduklarını aldığını söylüyor. “İndirim de yakalarsam alırım, Bulunsun! Carrefour satamadığının fiyatını çok indiriyor. Geçen gün bir pil şarjı gördüm 30 liralık şey 1 lira hemen aldım 2 tane birini damada birini oğluma verdim.”
Çalıştığı yerde ustabaşı olarak yaptığı görev esnasında karşılaştığı ve mühendislere örnek olacak bir kaç nüyans daha verdi. Ustabaşı olanların kendisini çok üstün gördüğü ve mühendislere yardım etmediğini ve genç mühendislere sıkıntı çıkardıklarından bahsetti. Ben mühendislere hep yolu yordamı öğretmeye çalıştım ve beni hep sevip saydılar işten ayrıldıklarında da telefonla halimi hatrımı sordular sağolsunlar dedi. Kendi oğluna da ne olursa olsun temizlik görevlisini bile küçük görmemesi gerektiğini ve onlardan öğrenecek çok şeyin olduğunu söylermiş hep. Mühendisler için en önemli şeyin lisan olduğunu da sözlerine ekledi. Bu güzel tecrübelerle dolu amcayı Metrobüs’ ün Altunizade durağında bırakmak durumunda kaldım ve evime döndüm.
Ahmet Amca diyor ki.. Heves ve Merak…