İngiltere’ de ilk gün

İlklerle ilgili bir yazım vardı vakt-i zamanında. Host sorunu ile o güzel yazım kayboldu gitti. “İlkler güzeldir” diyordum orada. İlkler aslında heyecandır biraz. İlk yurtdışına çıkışın, ilk defa yalnızlığı çok  derin hissedeceğim hissine kapılarak çıkacağım bir yolculuktu aslında. Türkiye’ den İngiltere’ ye biletimi 6 ay önceden aldım. Uçak yolculuğu İstanbul – Ankara ve Ankara- Stansted Airport / London işlemlerinden oluşuyordu. Bunun için AnadaoluJet firmasını 2 yada 3 kez arayarak, transit yolcu olup olmadığımı anlamaya çalıştım. İstanbul – Ankara seferinde uyumam uçaktaki ufak yemekleri kaçırmam ile sonuçlandı. Bu daha sonra Ankara – Londra seferinde 2 saat uyumayıp beklememe neden oldu:) Ankara havalimanında seçime katılma umuduyla gümrük oylamasına gittim. Ama, bu tip yerlerde oyu sadece yurt dışında ikamet edenler kullanabiliyor. O nedenle, pasoport işlemini halledip, yurt dışı çıkış harcının makbuzuyla, polise gittim(Havaalanında). Neden, İngiltere? ve aile ilgili bilgiler verdikten sonra, el çantalarımda deodorant olmasına rağmen, polisin “Nabalım alıp atalımmı? genç adam bu” demesiyle geçişimi tamamladım.  Uçakta, daha önce belirttiğim gibi, ilk 2 saat sinsice yemeği bekledim. Bu cümleler biraz sıkıntı oluşturabilir. Ama, İngiltere’ ye indikten sonraki 5 saatlik yolculuğu düşününce insan kendini bir şeyler yemek zorunda hissediyor. İngiltere’ ye indiğimde bavulu almadan kendimi metro sırasında buldum. İndiğimiz yerden bavullarımızı almaya metro ile  gittik. Pasaport işlemlerini halledip parmak izi verdikten sonra uçuş numaramı bulurak, bavulun olduğu 4 numaralı yere gittim. Gider gitmez, bavulum önüme düştü. Özellikle, bavulu İstanbul’ dan yollamam acaba “Kaybolurmu?” endişesine yol açıyordu. Havalimanının hemen karşısındaki Coach Station’ da saat 13:00 daki treni 10 dk ile yakalamam akşam yemeğine yetişeceğim anlamına geliyordu. Şöföre biletimle ilgili sorular sorup,  nereye oturacağım dedim. İstediğin yere otur dedi. Şehirler arası otobüste insan medeniyeti arıyor biraz:D 2 saatlik Heathrow yolculuğunun arındından, otobüsümü Coach Station’ da değiştirdim. 205 numaralı servisin geç gelmesi beni heyecanlandırdı. Ama, artık otobüsün içindeydim ve son durakta inecektim. Bournemouth a geldiğimde ilk dikkatimi çeken mimari yapı oldu.

Mimari yapıyı izlemek pek kolay olmadı. Çünkü, İngiltere’ ye vardığım andan itibaren yoğun bir yağış vardı. Bavullarımı Bournemouth’ da elime alıp taksilerin olduğu tarafa gittim. Bu arada İngiltere’ de herşey sıra ile yapıldığından bir heyecanla taksiye binme girişimim başarısızlıkla sonuçlandı:)  “Go and wait me My friend!” yaklaşımını duyunca ileriye gittim. Ve taksiye bindim. Taksici biraz önceki bağırmasındanda anlamış olduğum değişik bir aksanı vardı. İngiltere ile ilgili bazı kuralları bilmediğimden bahsettim. Ardından, “Are you Turkish?” dedi. Evet, dedim 2 kez gittiği için İstanbul’ a anlamış benim nereli olduğumu. Kendisi ise Cezayir’ liydi. Kendisiyle Türkiye’ deki kağıt fabrikalarıyla ilgili konuştum. Çünkü, Cezayir’ de çok pahalıymış. Kendisinin müslüman olduğundan bahsederken, Türkler’ in bardan diskodan çıkmadığını söyledi. Ardından, camiye gitmek istersem beni bedava götüreceğini söyledi. Kendisiyle sohbetimi bitirirken, evin önünde birbirimize mail adres ve telefonlarımızı verdik. Evin kapısını içte ailenin büyük oğlu açtı. Ev sahibi daha gelmemiş kız kardeşi ile içeride oturuyordu.  Ailenin büyük oğlu web master ve çok büyük bir MAC’ i var. Kendiside benim gibi bilgisayarda işler yapıyor. Kendisiyle konuşma fırsatım oldukça, ayrıntıları buradan bildireceğim. Evde bir 12 yaşında bir arap öğrencide kalıyor. Evdeki muhabbet İngilizcemin gelişmesi için bir fırsat tabiki. Akşam yemeğini yedikten sonra onlara hazırladığım krokileri, otobüs saatlerini gösterince şok oldular=) Ardından beni ufak ilçe turuna çıkardı okulu ve bir Türk marketi gösterdi. Türk mağazaları her yerde olduğunu duymuştum. Evin en yakınındaki markette bir Türk’ e ait. Kendisinde sim card bulunmadığı için Sim Kartı başka mağazadan alıp, odama yerleştim. Ryana (Arap) beni arkadaşlarıyla buluşmaya çağırdı ama, dedim genç sen devam et yarın sınavım var…

İngiltere’ de ilk gün
Başa dön