İngiltere’ de ilk günümden sonra haftanın ilk günü okulun seviye tespit sınavı ile başlayıp, bir ufak şehir tanıtımı için gezi ile devam etti. İlk hafta, aslında TEST haftasıymış. Onu anladım. Tutturduğum doğru tercihleri bırakmıyorum. Öğlen hep tuna balık ve kaşarlı tost yiyorum. Mesela, bunun değişmesi lazım. Ama, içimdeki ses her kapıya geldiğimde aynı şeyi yapıyor bana:) Sınavın sonucun belli olması ile intermediate seviyesinde olduğumu öğrendim. Aslında, 3 aylık süre içerisinde bu benim en az upper intermediate seviyesinin sonlarına getirmesi anlamına geliyor. Bu nedenle, advensed olmam için çok olumlu bir sonuç oldu bu:) Sınav öncesi tüm öğrencilerin toplandığı salonda, kendinizi “Bu kesin Türk!” demekten alamıyorsunuz. Beşer beşere benziyor vallahi:) İspanyol dediğimin türk, türk dediğimin ispanyol çıkmasının ardından alman öğrenciler ve öğretmenlerle iletişim kurdum. Daha sonra, Türk olan arkaşlarımın türküz ama biz ingilizce konuşalım kararlarını uygulamaya başladım. İkinci gün, aileye göstediğim krokilerimi aldım ve bulunduğum Southbourne ‘ u keşfe çıktım. Aslında, daha önce krokilerden büyük bir yer işgal ettiğini gördüğüm Fisherman’ s Walk a gitmek ilk amacımdı. Fisherman’ s Walk, Altunizade Millet Parkı kadar ama daha yeşil bir park. Park’ ta gördüğüm kadarıyla evcil hayvanlar bir hayli fazla.. İnsanlar köpekleri ile geziyor ve temiz havası olan bir yürüyüş yapıyorlar bu parkta. Parkta dikkatimi çeken ise onlarca sincap olmasıydı. Ardından, 8 mil sahili olan, Bournemouth’ un Southbourne sahilinden kareler aldım.
Fisherman’ s Walk
Southbourne ilçesinin merkezini, sahile bağlayan büyükçe bir bahçedir. Bahçenin bitişinde (sahil tarafında) ufak bir havuzuda mevcuttur. Yürümek ve kafa dinlemek için çok güzel bir yer.
Southbourne sahilinden sonra sokak arasında bulduğum büyük bir kiliseye giremedim. Ya kapalıydı yada kimse yoktu. Her şeye rağmen dışarıdan bir kaç fotoğrafını aldım. Hafta içindeki diğer günler sınıftakilerle olan iletişimim ile ve diğer ilçe gezileriyle son buldu. Bu süre zarfında, daha çok stuff, host family ve öğretmenlerle iletişime geçerek, inigilizceme katkı sağladığımı düşünüyorum.
İlk haftadan izlenimlerim ve elde ettiğim bilgiler ise şöyle.
Öğrenciler
İngiltere’ de de Türkler her yerde sözünü kulağımıza küpe ederek gelmemize rağmen.. en azından benim okulum için söylüyorum. İngilizce görüşecekseniz pek sorun olmuyor. Genelde, Taiwan, Tailand ve Suudi Arabistan öğrencileri var. Suudi Arabistan öğrencileri her yerde diyebilirim. Onlar kadar başka bir öğrenci topluluğu yok. Her yaş grubundan var ve iniglizce öğrenmek istiyorlar. Çünkü, üniversitede eğitim dilleri ingilizceymiş. Ama, çok rahat para harcıyorlar. Bu Arabistan’ da ki ailelerinden gelen para değil, devletten İngiltere’ de veya başka bir ülkede eğitim gördükleri için aldıkları para. Her ay en az bir asgari ücret yatıyor galiba. Çünkü, yan odadaki ev arkadaşımın televizyonu kendisine ait. Full HD :d Markasını göremedim kendiside evde değil 2 hafta zaten:) Tailand ve Taivan öğrencilerini anlamak ise çok zor. Eğer Upper değillerse ki olan görmedim. Anlaşmak çok zor. Hem sessiz konuşuyorlar hem anlamıyorsunuz.
Türkiye Bilgileri
Bizim evde, Türkiye için bir ön yargı yoktu. Zaten, Türkiye’ nin gelişen ekonomisini görmüş ve bununla ilgilide konuştuk. Türkiye ile ilgli her gün aile ile ve komşumuzla toplam 1 saat konuşuyorum. Turistik yerleri biliyorlar. Ama, şehir adı olarak. Aileye İstanbul, Kapadokya, Pamukkale, Mardin, Rize yi anlattım. Türkiye’ nin önemli bir çay üreticisi olmasına inanmadı ve Wikipedia’ dan bilgiyi doğrulattım. Türkiye’ de her yerde kara çarşaflı insan olduğuna inanıyorlar. Bende, ünlü medya kuruluşlarının bazı fotoğraflarda sadece bilinçli olarak kara çarşaflı insanları kadrajlarına aldığını söyledim. Bir kaç Roj Tv, BBC anısı anlatıp yanlış olduğundan bahsettim. Gerçekten, böyle değilmi ama? Türkiye’ de de böyle yaşıyoruz. Buradaki tek fark.. insanların çevre ilişkileri çok fazla değil ve aile yaşantıları farklı. Her çocuğu olan evli değil İngiltere’ de. Gel gelelim, bir hafta sonunda Türkiye ile ilgli hem ekonomik hem tursitk bilgisi olan 2 potansiyel turistimiz var:) Türkiye ile ilgili daha çok bilgi vermek için çalışmam gerekiyor. İngilizcem bazen yetersiz kalıyor. Ayasofya ile ilgli konuşmamızda, kubbenin daha önceden olduğunu ve binanın kabeye dönük yapıldığını anlattım ve inanamadılar. Çünkü, Hagia Sophia kubbesi ve yönüyle tam bir camiydi eski zamanlardada. Sadece minare eklentileri ve iç dizayn değiştirildi. Osmanlı’ nın yahudilere olan hoş görüsünden bile bahsettim. Türkiye’ nin iyi bir devlet olduğunu biliyorlar. Ama, içerik zayıf. 3 ay sonunda bizi daha iyi tanıyan insanlar bırakmak istiyorum ardımda..
Haftayı ise mükemmel tarihi yapıları olan, BATH gezisi ile tamamladım. Orayla ilgili yazımıda yine Bahadırca’ dan yayınlayacağım.
Selametle..